Çocuklara Ölüm ve Yas Kavramını Anlatmak

İlgili Kategoriler: Çocuk Psikolojisi, Depresyon ve Kaygı, Ebeveyn ve Çocuk, Ölüm ve Yas Dönemi 18 Mayıs 2020

Her bireyde olduğu gibi, çocuklar da sevilen birinin kaybı ile derin üzüntü deneyimlemektedir ve eğer doğru bir ölüm eğitimi almazlarsa yaşamları boyunca bu boşluk hissi peşlerini bırakamayacaktır. Çocuklar ancak 10-12 yaşları civarında soyut kelime ve kavramları; örneğin sevgi, ölüm, inanç gibi kelimeleri tam olarak anlamlandırabilirler. Bu yaştan önce de bu kavramlara belirli anlamlar atfedilir ancak tam olarak anlaşılması için belirli bir zeka ve dil gelişimine sahip olmaları gereklidir. Bu sınırlılıklara rağmen küçük çocuklar da ölümle ilgili bir şeyler sezer, duyar, hissederler. Ölüm anlayışının çocukta gelişmesi; çocuğun yaşı, bilgisi, bu konuda aldığı eğitim ve tecrübe gibi faktörlerle ilişkilidir.

Ölüm olayı, çocuklar üzerinde bir takım olumsuz etkiler yaratabilmektedir; suçluluk, kızgınlık, keder, depresyon, yalnızlık, terk edilmişlik hissi ve kaygı gibi. Bu genel etkilerin yanında bazı araştırmalar, ölüm olayının daha kişisel problemlere neden olabildiğini göstermiştir; akademik başarı kaybı gibi.

Çocuğa ölüm eğitimi verilirken yetişkinlerin kaçınması gereken bazı noktalar şunlardır;

1-     ‘Çocuktur, anlamaz.’

Çocuklar da acı ve keder hissederler. Ebeveynler, çocukların ölüm kavramını henüz tam manasıyla anlamlandıramadıklarından dolayı başlarına gelen bir felaketten kısa süre sonra kendilerini hemen toplayacakları, acılarını hemen unutup hayatlarına devam edebilecekleri inancında olabilmektedir. Ancak biliyoruz ki çocuklar da yas sürecini deneyimler. Bebekler dahi, tanıdıkları seslerin yokluğunda ya da farklı eller tarafından tutulduklarında rahatsızlık yaşar ve tepki gösterirler.

2-     ‘O, derin bir uykuya daldı.’

Ölüm, bir uyku değildir. Ölen kişinin bir uykuda olduğuna inanacak çocuk, ölen kişinin yarın kalkıp geri döneceğine de inanabilir. ‘O, seyahate gitti.’ Gibi bir cümle de benzer etkiyi yaratacaktır, çocuk sonsuz bir bekleyiş içine girecektir ve çocuk için kabul, geciktirilmiş olacaktır. Dolayısıyla yas süreci de uzatılmış olacaktır. Ayrıca uyku ile ölüm arasında bir ilişki kuran çocuk, kendi yatağına gittiğinde uyumaktan korkarak kaygı duyabilir. Kendisinin de uyuyup öleceği ilişkisini çıkarabilir.

3-     ‘Allah onu yanına aldı.’

Yetişkinlerin bu konuda yapabilecekleri önemli bir hata da, ölen kişinin çok iyi bir insan olduğu ve Allah’ın onu kendisine çağırdığı ve onu aldığı fikridir. Bazen acıyı dindirmek ve örneğin genç yaştaki bir kaybı açıklamak için bu gibi yanlış cümleler sarf edilmektedir. Ancak bu tür açıklamalar sonucunda çocuk, iyi bir insan olma ile ölüm arasında bir bağ olacağına inanabilmektedir.

4-     ‘Erkekler ağlamaz.’

Bir yası deneyimlemenin, biyolojik cinsiyetimizle bir ilişkisi yoktur. Bu cinsiyetçi söylemden ötürü çocuk,  acı ve korkularını ifade etmekten ve dışarıya göstermekten kaçınıp duygusal olarak donuk bir hale bürünecektir. Üzüntü ve keder içe atılmamalı, aksine açığa vurulmalıdır ve ebeveynlere bu noktada büyük sorumluluk düşmektedir.

 Yapılması gereken bazı hususlar ise şunlardır;

1-     Çocuğu ölüm hakkında bilgilendirmek

Yakınını kaybeden bir çocuğun, ölüm ile ilgili gelen tüm soruları sabırla dinlenmeli ve doğru biçimde cevaplanmalıdır. Hatta böyle bir kriz anı beklenmeden, ‘öğretilebilir anlar’ kollayarak, kitaplardan ya da tabiattaki diğer canlılardan vb. hareketle, ölüm olayı çocuk ile paylaşılmalıdır ve ölüm hakkında doğru bilgiler edinmesi sağlanmalıdır. Ölümün, hayatın bir parçası olduğu gerçeği sezdirilmelidir. Ölümün ne olduğuna, insanları ölüme sevk eden nedenlerin neler olduğuna dair bilgiler verirken, gereğinden fazla bilgi vermekten kaçınmak da gereklidir.

2-     Çocuğa, acısını ifade etmesine olanak tanımak

Bir kaybı birçok yetişkin tecrübe edip acısını yaşarken, bunun bir çocuk için tabuymuş gibi davranılmasından kaçınılmalıdır. Bir gün bu acı gerçekle zaten yüzleşecektir, bu tür uygulamalar yalnızca, sürecin sağlıklı biçimde aşılmasının önündeki erteleyici engellerdir. Çocuklar zaten kendi aralarında ölümle ilgili doğru ya da yanlış pek çok şeyi konuşurlar. Bu durumda endişe edip dehşete kapılmamalı, aksine bu gibi durumlarda yetişkinler bu konuşmaları ve yetişkinlere yöneltilen soruları fırsat bilerek, çocuklara doğru bilgiler vermeye çalışmalıdırlar.

3-     Cenazeye katılmalarına imkan tanımak

Çocukların, cenaze merasimine katılıp katılmamalarına karar verme durumu, birtakım şartlara bağlıdır; bunlardan en önemlisi, çocuğun bireysel yapısıdır. Aile, çocuğun bu durumdaki duygusal hazır bulunurluğunu doğru biçimde saptamalıdır. Bazen aile büyükleri, çocukların bu törene katılmalarını engellemeye çalışırlar. Oysa bu durum bazen, çocukları zorla cenaze törenine göndermek kadar olumsuz sonuçlar doğurabilir. Buradaki önemli nokta; çocuğa böyle bir bilgi verildiği takdirde, törendeki ritüeller ve süreç hakkında kısa bilgiler verdikten sonra, çocuğun tepkisidir. Bazı çocuklar için korkutucu olan şey, bazı çocuklar için ihtiyaç olabilir. Özetle; törene katılmak istemeyen çocukları zorla götürmek ve törene katılmak isteyen çocukları engellemek, hatalı bir uygulama olacaktır.

 

Kaynak: Ölüm Olayının Çocuklar Üzerine Etkisi ve ‘Ölüm Eğitimi’, Doç. Dr. Mustafa KÖYLÜ

(https://dergipark.org.tr/en/download/article-file/188566)

Yazan: Psk. Olca Karaağaç